Distimi, süregen gidiş gösteren, kronik bir depresyon türüdür. Şiddeti, major depresyona göre daha hafif olmakla birlikte, uzun sürmesi, kişinin yaşamını oldukça olumsuz etkiler. Daha eski dönemlerde distimi şu isimlerle anılmıştır: kronik minor depresyon, nörotik depresyon, depresif nöroz, karakterolojik depresyon, depresif kişilik, kronik disfori ve intermitan depresyon.
Distimi tanısı için en az iki yıl süren depresyon belirtileri, sinsi ve yavaş başlangıç ve kronik gidiş gereklidir.
Distimik bozukluk göreceli olarak kişinin sosyal yaşamnı ve fonksiyonlarını koruyabildiği bir hastalıktır. Bu hastalar varolan enerjilerinin çok büyük bir kısmını işlerine ayırırlar, aile, sosyal etkinlikler ve hobilerine zaman genellikle ayırmazlar. Bu nedenle evlilik sorunlarını oldukça sık biçimde yaşarlar. Sanki depresif ruh hali ve durgunluklarını telafi etmeye çalışır gibi, yoğun biçimde ve bağlılıkla çalışırlar.
Distimik bozukluk için depresyonun daha hafif bir formu diyebiliriz. Tıpkı depresyon gibi, kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık olarak iki kat daha sık görülmektedir. Distimik
Bozukluk en azından iki yıldır, hemen her gün günün önemli kısmında depresif duygudurumun
olması, bu belirtilerin olmadığı iki aydan daha uzun bir dönemin olmaması gereklidir. Düşük benlik saygısı, ümitsizlik ve karamsarlık, ilgi-istek azalması, içe kapanma gibi belirtiler sık izlenir. Uyku- iştah- cinsellik alanlarındaki bozulmalar depresyona göre daha seyrek görülür. Ancak sabah saatlerindeki durgunluk sık izlenir. Distimik bozukluğun kimilerinde ara ara depresyon epizotları da izlenir, depresyon tablosu düzeldikten sonra, distimi hali devam eder. Aralarda görülen bu depresyon ataklarına “ duble depresyon” adı verilir. Duble depresyonu,distimi hastalarının %75’i hayatlarının bir döneminde yaşarlar.
Erken çocukluk döneminde yaşanan istismar, ihmal, taciz, kronik şiddet gibi travmalar, tıpkı depresyon gibi, distimik bozukluğun da görülme ihtimalini artırır.
Araştırmalar, bazı kişilik örüntüleri ve ilişki stillerinin de distiminin hem sebebi, hem de sonucu olabileceğini vurgulamıştır. Örneğin olumsuz geribildirim beklentisi, aşırı onay arayışı ,
çatışmadan kaçınma ve suçlama gibi davranışlar bu örüntülerden bazılarıdır.
Distimik bozukluk çocukluktan yaşlılığa kadar herhangi bir yaşta izlenebilir. İstismar ve tacizler, çocukluktaki başlangıç ile daha çok ilişkilidir. Sağlık sorunları ve kayıplar ise geç yaştaki başlangıçları tetikleyen en önemli etmendir.
Distimiyi ele alırken, depresyon belirtileri, hastanın düşünce yapısı ve kişilik yapısı ayrı ayrı ele alınmalıdır. ancak bu şekilde bir yaklaşım, tedavide etkili olur. Öncelikle mevcut belirtiler azaltılmalı, gelecekte yaşanacak duygu dalgalanmaları önlenmeli, sosyal işlevsellik artırılmalı ve kişilerarası ilişkiler güçlendirilmelidir. Antidepresan tedaviler tek başına yetersiz kalır, belirtiler düzelse bile kısa sürede tekrar eder. Bu sebeple mutlaka psikoterapi alınmalıdır.